20 Haziran 2012 Çarşamba

Kars ili özellikleri dağları akarsuları ekonomisi tarımı hayvancılığı tarihi yerleri

Kars, Doğu Anadolu Bölgesi’nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 18.557 km’dir. Kuzey ve doğuda SSCB, güneydoğuda İran, güneyde Ağrı, batıda Erzurum, kuzeybatı­da da Artvin illeriyle çevrilidir.
Doğal yapı. İl topraklan, yüksek dağlarla kuşatılmış ve genellikle batı-doğu doğrultu­sunda uzanan akarsularla derin biçimde yarılmış geniş bir plato niteliğindedir. Dağ­ların üç sıra biçiminde uzanması yöreye ilginç bir görünüm verir. En güneydeki dağ sırası, ilin Ağrı’yla doğal sınırını ve Aras Irmağının su bölümü çizgisini oluşturan Aras Güneyi Dağlarıdır. Daha batıda Taş-kom Dağları adıyla anılan ve Kağızman’ın güneyinde Aşağıdağ (3.274 m) kütlesiyle birdenbire yükselen Aras Güneyi Dağlan Perli Dağı, Durak Dağı, Zor Dağı, Pamuk Dağı gibi gene oldukça yüksek kütlelerle doğuya doğru uzanır. Daha doğuda, İran sının yakınlarında ise, büyük bölümü Ağrı sınırlan içinde olmasına karşın, doruğu Kars topraklarında kalan Ağrı Dağı yükse­lir. Türkiye’nin en yüksek noktası olan ve daha önce 5.137 m olarak saptanan bu doruğun yüksekliği son araştırmalara göre 5.122 m’dir
İl topraklarının orta kesiminde yer alan ikinci sıra Sarıkamış’ın batısında başlar ve tekil kütleler halinde doğuya doğru uzanır. Batıda Soğanlı Dağı, Ziyaret Dağı ve Aladağ (3.138 m) ile başlayan bu sıra, daha sonra alçalarak Erzurum-Kars Platosu­nun^) doğu kesiminde geniş Kars Platosu­na dönüşür. Bu plato üstünde yükselen dağlardan başhcaları Yağlıca Dağı (2.961 m) ve Dumanhdağ’dır.
İlin kuzeybatısından başlayarak kuzey sınırı boyunca doğuya doğru uzanan yüksek dağlar Kars Çayı ve Kura Irmağı havzalarını birbirinden ayırır. Allahuekber Dağlarıyla başlayan bu üçüncü sıra Çıldır Gölüne kadar uzanır. Allahuekber Dağları üzerin­deki en yüksek noktalar Allahuekber Dağı (3.120 m), Kabak Dağı (3.054 m) ve Kısır Dağı (3.197 m) doruklandır. Çıldır Gölü­nün doğusunda ise Akbaba Dağı (3.026 m) yükselir. Doğu uzantıları, ilin kuzeydeki topraklarını engebelendiren Yalnızçam Dağlarıyla güneydeki Allahuekber Dağları arasında yer alan Ardahan Platosu doğuda SSCB sınırında yükselen Keldağ’a kadar uzanır.
İl topraklarının suları Kura ve Aras ırmak-lan aracılığıyla Hazar Denizine gider. Alla­huekber ve Yalnızçam dağlarından kaynak­lanan suların beslediği Kura Irmağı Ar­dahan ve Çıldır’daki düzlükleri sular. Ku­zeydeki Posof Çayı da Kura’ya SSCB topraklarında katılır. Batıdan il topraklarına giren Aras Irmağı Kağızman yöresinde genişleyerek şerit biçiminde düzlükler oluş­turur; kuzeyden gelen Arpaçay’la birleştik­ten sonra sınır boyunca akıp Iğdır Ovasını sular ve ülke topraklarından çıkar. İlde çok sayıda göl vardır. Bunlardan başlıcaları Çıldır, Aygır, Aktaş (Hazapin), Kuyucuk, Deniz ve Turna gölleridir. İlin akarsuları üzerinde Arpaçay ve Çıldır barajları kurul­muş, Arpaçay ve Aras boyunda dört sulama projesi uygulamaya konmuştur.
İlin en geniş düzlüğü Kars Platosudur. Yüksekliği ve iklimin sert olması nedeniyle bitkisel üretime elverişli olmayan düzlük hayvancılık bakımından önem taşır. Kel-dağ, Allahuekber, Yalnızçam, Kısır, Akba­ba ve Aras Güneyi dağlarının çeşitli kesim­lerinde çayır ve su kaynakları bakımından zengin, gene hayvancılık açısından önem taşıyan düzlükler vardır. Irmak boylarındaki şerit biçimli ya da dar düzlüklerden başka ilin en önemli düzlüğü Iğdır Ovasıdır. Doğal koşulların elverişliliği nedeniyle eski­den zengin bir orman varlığı bulunan il, yüzyıllar süren tahribat sonucunda bu varlı­ğını önemli ölçüde yitirmiştir. Dağların özellikle kuzey yamaçları ormanlarla kaplıdır.
Ekonomi. İl ekonomisi tarıma dayalıdır; tarımın da ağırlıklı kolu hayvancılıktır. Tarım kesiminin il gayri safi hâsılası içindeki payı 1979′da yüzde 57 iken 1985′te yüzde 53′e düşmüştür. Aynı dönemde sanayinin payı yüzde 4′ten 8′e, ticaretin payı ise yüzde 5′ten yüzde 7,5′e çıkmıştır. 1985 verileriyle il faal nüfusunun yüzde 80′i tarım kesimin­de, yüzde 3 kadarı ticarette, yüzde 1,5′i de sanayi kesiminde çalışmaktadır.
Kars ili Türkiye’nin en önemli hayvancılık merkezlerinden biridir. Hayvan varlığı sayı­ca yüksek olmakla birlikte, geleneksel yay­lacılık yönteminin ve canlı hayvan ticareti­nin yaygınlığı nedeniyle hayvansal ürün miktarı düşüktür.
İlde egemen sığır ırkı Doğu Anadolu kırmızısı, egemen koyun ırkı ise mor kara­mandır. Kıl keçisi ve at yetiştiriciliği ile tavukçuluk ve arıcılık da önemli birer geçim kaynağıdır. Kars balı Türkiye çapında ünlü­dür. Yaylalarda kurulan geçici mandıraların yapısı, teknolojik donanım açısından köylü işletmesi ile modern işletme arasındadır. Zavod adıyla anılan bu mandıralarda önem­li miktarda kaymak, tereyağı ve peynir üretilir. Et üretimi düşük olmakla birlikte sucuk, pastırma, kavurma yapımı oldukça yaygındır. Kıl, yün ve yapağı gibi ürünler ise yerel olarak keçe, kilim, çadır ve heybe dokumacılığında kullanılır.
Bitkisel üretimde kullanılan teknoloji geri­dir. Yükseklik ve iklim koşullarının sertliği bitkisel üretimin genellikle doğaya bağımlı kalmasına yol açmış, ürün deseni çeşitlenmemiştir. 1986 verileriyle başlıca tarla ürün­leri ve miktarları şöyledir: 336.819 ton şeker pancarı, 181.570 ton buğday, 168.704 ton arpa, 63.290 ton patates. Ayrıca çavdar, fiğ, soğan ve mısır üretimi de önemlidir. Iğdır Ovası gibi, mikro klima oluşturan ve bitkisel üretime elverişli düzlüklerde sebze ve mey­ve üretimi yapılır. 1986′da 55.099 ton kayı­sı, 18.569 ton karpuz, 14.161 ton elma, 8.625 ton kavun, 7.289 ton erik, 6.397 ton armut üretilmiştir. Ayrıca önemli miktarda dut, ceviz ve üzüm ile hıyar, domates ve lahana yetiştirilir. Göle ve Iğdır tarım işletmelerinde hayvancılık, bitkisel üretim ve bahçe tarımı yapılır.
Kars’ın 1968′de kalkınmada öncelikli iller arasına alınması sanayinin gelişmesi için yeterli olmamış, tarımsal ürünlerin işlenme­sine yönelik birkaç kamu yatırımı dışında ilde önemli bir yatırım olmamıştır. Başlıca kamu yatırımları Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) Kars Kombinası ve Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) Kars Sekmama Ma­mulleri İşletmesi ile yem ve çimento fabri­kalarıdır. SEK’e bağlı kuruluşta süttozu ve gravyer peyniri de üretilmektedir. İlde kü­çük sanayi oldukça yaygındır. Genellikle küçük atölyelerde tarım araç ve gereci üretimi, oto onarım ve bakımı ile kaşarpey­niri üretimi ağırlık taşır. Sankamış’ta kış sporlan ve kayak tesisleri ile Göle’de Karıncadüzü, gene Sarıkamış’ta Soğuksu orman içi dinlenme yerleri kurulmuştur. İl, yeraltı kaynaklan açısından zengin değildir.
Kağızman yöresinde kayatuzu, asbest ve magnezit, Sarıkamış yöresinde Perlit, Tuz­luca yöresinde tuğla ve kiremit hammadde­si, ilin çeşitli kesimlerinde jips yatakları ile madensuyu kaynakları vardır.
Tarih. Kars yöresi, Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarındandır. Kars’ta ve SSCB’de yapılan araştırmalarda, bu yörede Tarihöncesi çağlarda da sürekli yerleşme bulunduğunu gösteren höyük ve mağaralara rastlanmıştır. Susuz ilçesi ile Ani çevresin­de,  Kağızman’daki Yazılıkaya ve  Kurbanağa Mağarasında Paleolitik Çağa (y. 2 milyon-15 bin yıl önce), Aras Vadisinde Mezolitik Çağa (y. 15-10 bin yıl önce), Çıldır Gölündeki Akçakale Adası ile Kur-banağa Mağarası yakınlarında Neolitik Ça­ğa (IÖ 8000-5500), Ani çevresiyle Azat köyü yakınlarında Kalkolitik Çağa (İÖ 5500-3500), Kurbanağa Mağarası ..ile ilin çeşitli yerlerinde Tunç Çağma (İÖ 3500-1000) ait buluntular elde edilmiştir.
Yöre İÖ 9. yüzyılda Urartu egemenliğin-deydi. Urartu kralı II. Sardur İÖ 8. yüzyılda Sevan Gölünün batısında kalan topraklan aldı. Daha sonra Kimmer ve İskit istilasına uğrayan yöredeki Urartu egemenliğine Medler İÖ 560′ta son verdi. İÖ 6. yy’dan başlayarak Yunan yazarları bölgede “Armenioi” (Ermeni) halkının ve prenslerinin varlığından söz eder. Önce Medlere bağımlı olan bu prensler Pers yönetimi altında “satrap” görevini yerine getiriyorlardı. Bu satraplıklardan, önce Orontes hanedanı (İÖ 400-İÖ 200), ardından Artaksias hanedanı (İÖ 200-İÖ 1) oluştu. İÖ 69′da Artaksias hanedanından II. Tigran’ı yenen Romalılar Araks olarak adlandırılan bu bölgeyi ele geçirdiler. Roma’nın Araxes Eyaleti olan yöre, İS 2. yüzyılın sonlarına kadar Romalı­larla Partlar arasında el değiştirdi. 193′te Araks’a egemen olan Arsaklılar(*) 3. yüz­yılda başlayan Sasani üstünlüğüne Roma desteğinde karşı çıktılar. Daha sonra Sasaniler ile Bizans arasında çekişmeye konu olan yöreye 7. yüzyılda Arap akınları başla­dı. Arap egemenliği 7. yüzyıl sonlarından 9. yüzyıla değin sürdü. Genellikle Arapların denetiminde kurulan Ermeni yönetimlerin­den Bagratlı hanedanının bir kolunun mer­kezi Ani(*), öbürünün merkezi ise Kars’tı. Bizanslılar 1045′te bu yöreyi kendilerine bağladılar. 11. yüzyıl ortalarında Selçuklu­lar yöreye akınlar düzenleyerek yağmaladı­lar. Selçuklu yönetiminden sonra Kars ve Ani, Gürcülerin eline geçti. 1239′da Moğol­lar bu kentleri yakıp yıktılar. 1356′ya değin süren Moğol egemenliğini Altın Orda Dev­leti ve Karakoyunlu yönetimleri izledi. 1387′de Timur’un istilasına uğrayan yöre daha sonra gene Karakoyunlu egemenliğine girdi. Akkoyunlular ve Safevilerce de yöne­tilen Kars, I. Süleyman (Kanuni) tarafından 1534′te Osmanlı topraklarına katıldı.
Bir görüşe göre adını, İÖ 2. yüzyılın son yansında Dağıstan’dan gelerek yöreye yer­leşen Karsaklılardan alan Kars, 1876 tarihli vilayet salnamelerine göre Erzurum vilaye­tine bağlı Kars sancağının merkeziydi. 19. yüzyıl boyunca Ruslann saldın ve kuşatma-lanna uğrayan Kars 1876′da gene Ruslarca işgal edildi. Ayastefanos Antlaşması’yla (1878) Rusya’ya bırakıldı. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Rus orduları Kars’tan çekil­di. Brest-Litovsk Antlaşması’yla (3 Mart 1918) gene Osmanlılara bırakılan Kars’ta Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonra­sında Kars Milli İslam Şurası(*) kuruldu. Elviye-i Selâse’yi(*) işgal eden İngilizler Şura hükümetini dağıttıktan sonra yöreyi Gürcüler ile Ermenilere bıraktılar. Kars, Ermeni işgalinden 30 Ekim 1920′de kurtul­du, Moskova ve Kars antlaşmalarıyla Türki­ye sınırlan içinde kaldı.
Kent ve tarihsel yapılar. Kars kenti, adını verdiği platoda ve ilin orta kesiminde kurul­muştur. Eski bir yerleşme ve sınır kenti olarak tarih boyunca önem taşıyan Kars’ın çekirdeğini Kars Kalesi oluşturur. Kalenin çevresinde eski kent, kalenin güneyinde de 19. yüzyıl sonlarında Rusların kurmaya başladığı yeni kent bulunur. Eski kent, Kars Çayı üzerindeki Taşköprü ve bu köprüye açılan Su Kapısı’yla batıya, Orta Kapı’yla da ızgara planlı caddeleri ve taştan büyük binaları olan yeni kente bağlanır.
Ülkenin batısıyla ulaşım bağlantısını sağla­yan kara ve demir yolları Erzurum’dan geçerek kente gelir. Kent bu karayoluyla Ankara’ya 1.083 km uzaklıktadır.
1950′de 21.130 olan kent nüfusu düşük bir artış hızıyla 1960′ta 32.141′e, 1970′te 53.338′e, 1980′de 58.799′a ulaşmış, 1985′te de 70 bine yaklaşmıştır. Önemli bir ticaret merkezi olan kentte doğumevi ile bir Devlet hastanesi ve bir askeri hastane vardır. Kentteki tek yükseköğretim kurumu Ata­türk Üniversitesi’ne bağlı Kars Veteriner Fakültesi’dir.
Kentteki en eski tarihsel yapı Kars Kalesi’dir. Öteki önemli tarihsel yapılar 16. yüzyıl­da Kümbet Camisi adıyla camiye dönüştü­rülen 10. yüzyıl yapısı Havariler Kilisesi, üçü de 1579′da yapılmış olan Evliya Camisi, Paşa Sarayı ve Taşköprü’dür. 1963′te Küm­bet Camisi’nde açılan Kars Müzesi’nde, Kars çevresinde ve özellikle Ani kazılarında ele geçirilen buluntular sergilenmektedir.
Kars Belediyesi 1923′te kurulmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder