Kars, Doğu Anadolu Bölgesi’nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü
18.557 km’dir. Kuzey ve doğuda SSCB, güneydoğuda İran, güneyde Ağrı,
batıda Erzurum, kuzeybatıda da Artvin illeriyle çevrilidir.
Doğal yapı. İl topraklan, yüksek dağlarla kuşatılmış
ve genellikle batı-doğu doğrultusunda uzanan akarsularla derin biçimde
yarılmış geniş bir plato niteliğindedir. Dağların üç sıra biçiminde
uzanması yöreye ilginç bir görünüm verir. En güneydeki dağ sırası, ilin
Ağrı’yla doğal sınırını ve Aras Irmağının su bölümü çizgisini oluşturan
Aras Güneyi Dağlarıdır. Daha batıda Taş-kom Dağları adıyla anılan ve
Kağızman’ın güneyinde Aşağıdağ (3.274 m) kütlesiyle birdenbire yükselen
Aras Güneyi Dağlan Perli Dağı, Durak Dağı, Zor Dağı, Pamuk Dağı gibi
gene oldukça yüksek kütlelerle doğuya doğru uzanır. Daha doğuda, İran
sının yakınlarında ise, büyük bölümü Ağrı sınırlan içinde olmasına
karşın, doruğu Kars topraklarında kalan Ağrı Dağı yükselir. Türkiye’nin
en yüksek noktası olan ve daha önce 5.137 m olarak saptanan bu doruğun
yüksekliği son araştırmalara göre 5.122 m’dir
İl topraklarının orta kesiminde yer alan ikinci sıra Sarıkamış’ın
batısında başlar ve tekil kütleler halinde doğuya doğru uzanır. Batıda
Soğanlı Dağı, Ziyaret Dağı ve Aladağ (3.138 m) ile başlayan bu sıra,
daha sonra alçalarak Erzurum-Kars Platosunun^) doğu kesiminde geniş
Kars Platosuna dönüşür. Bu plato üstünde yükselen dağlardan başhcaları
Yağlıca Dağı (2.961 m) ve Dumanhdağ’dır.
İlin kuzeybatısından başlayarak kuzey sınırı boyunca doğuya doğru
uzanan yüksek dağlar Kars Çayı ve Kura Irmağı havzalarını birbirinden
ayırır. Allahuekber Dağlarıyla başlayan bu üçüncü sıra Çıldır Gölüne
kadar uzanır. Allahuekber Dağları üzerindeki en yüksek noktalar
Allahuekber Dağı (3.120 m), Kabak Dağı (3.054 m) ve Kısır Dağı (3.197 m)
doruklandır. Çıldır Gölünün doğusunda ise Akbaba Dağı (3.026 m)
yükselir. Doğu uzantıları, ilin kuzeydeki topraklarını engebelendiren
Yalnızçam Dağlarıyla güneydeki Allahuekber Dağları arasında yer alan
Ardahan Platosu doğuda SSCB sınırında yükselen Keldağ’a kadar uzanır.
İl topraklarının suları Kura ve Aras ırmak-lan aracılığıyla Hazar
Denizine gider. Allahuekber ve Yalnızçam dağlarından kaynaklanan
suların beslediği Kura Irmağı Ardahan ve Çıldır’daki düzlükleri sular.
Kuzeydeki Posof Çayı da Kura’ya SSCB topraklarında katılır. Batıdan il
topraklarına giren Aras Irmağı Kağızman yöresinde genişleyerek şerit
biçiminde düzlükler oluşturur; kuzeyden gelen Arpaçay’la birleştikten
sonra sınır boyunca akıp Iğdır Ovasını sular ve ülke topraklarından
çıkar. İlde çok sayıda göl vardır. Bunlardan başlıcaları Çıldır, Aygır,
Aktaş (Hazapin), Kuyucuk, Deniz ve Turna gölleridir. İlin akarsuları
üzerinde Arpaçay ve Çıldır barajları kurulmuş, Arpaçay ve Aras boyunda
dört sulama projesi uygulamaya konmuştur.
İlin en geniş düzlüğü Kars Platosudur. Yüksekliği ve
iklimin sert olması nedeniyle bitkisel üretime elverişli olmayan düzlük
hayvancılık bakımından önem taşır. Kel-dağ, Allahuekber, Yalnızçam,
Kısır, Akbaba ve Aras Güneyi dağlarının çeşitli kesimlerinde çayır ve
su kaynakları bakımından zengin, gene hayvancılık açısından önem taşıyan
düzlükler vardır. Irmak boylarındaki şerit biçimli ya da dar
düzlüklerden başka ilin en önemli düzlüğü Iğdır Ovasıdır. Doğal
koşulların elverişliliği nedeniyle eskiden zengin bir orman varlığı
bulunan il, yüzyıllar süren tahribat sonucunda bu varlığını önemli
ölçüde yitirmiştir. Dağların özellikle kuzey yamaçları ormanlarla
kaplıdır.
Ekonomi. İl ekonomisi tarıma dayalıdır; tarımın da
ağırlıklı kolu hayvancılıktır. Tarım kesiminin il gayri safi hâsılası
içindeki payı 1979′da yüzde 57 iken 1985′te yüzde 53′e düşmüştür. Aynı
dönemde sanayinin payı yüzde 4′ten 8′e, ticaretin payı ise yüzde 5′ten
yüzde 7,5′e çıkmıştır. 1985 verileriyle il faal nüfusunun yüzde 80′i
tarım kesiminde, yüzde 3 kadarı ticarette, yüzde 1,5′i de sanayi
kesiminde çalışmaktadır.
Kars ili Türkiye’nin en önemli hayvancılık
merkezlerinden biridir. Hayvan varlığı sayıca yüksek olmakla birlikte,
geleneksel yaylacılık yönteminin ve canlı hayvan ticaretinin
yaygınlığı nedeniyle hayvansal ürün miktarı düşüktür.
İlde egemen sığır ırkı Doğu Anadolu kırmızısı, egemen koyun ırkı ise
mor karamandır. Kıl keçisi ve at yetiştiriciliği ile tavukçuluk ve
arıcılık da önemli birer geçim kaynağıdır. Kars balı Türkiye çapında
ünlüdür. Yaylalarda kurulan geçici mandıraların yapısı, teknolojik
donanım açısından köylü işletmesi ile modern işletme arasındadır. Zavod
adıyla anılan bu mandıralarda önemli miktarda kaymak, tereyağı ve
peynir üretilir. Et üretimi düşük olmakla birlikte sucuk, pastırma,
kavurma yapımı oldukça yaygındır. Kıl, yün ve yapağı gibi ürünler ise
yerel olarak keçe, kilim, çadır ve heybe dokumacılığında kullanılır.
Bitkisel üretimde kullanılan teknoloji geridir. Yükseklik ve iklim
koşullarının sertliği bitkisel üretimin genellikle doğaya bağımlı
kalmasına yol açmış, ürün deseni çeşitlenmemiştir. 1986 verileriyle
başlıca tarla ürünleri ve miktarları şöyledir: 336.819 ton şeker
pancarı, 181.570 ton buğday, 168.704 ton arpa, 63.290 ton patates.
Ayrıca çavdar, fiğ, soğan ve mısır üretimi de önemlidir. Iğdır Ovası
gibi, mikro klima oluşturan ve bitkisel üretime elverişli düzlüklerde
sebze ve meyve üretimi yapılır. 1986′da 55.099 ton kayısı, 18.569 ton
karpuz, 14.161 ton elma, 8.625 ton kavun, 7.289 ton erik, 6.397 ton
armut üretilmiştir. Ayrıca önemli miktarda dut, ceviz ve üzüm ile hıyar,
domates ve lahana yetiştirilir. Göle ve Iğdır tarım işletmelerinde
hayvancılık, bitkisel üretim ve bahçe tarımı yapılır.
Kars’ın 1968′de kalkınmada öncelikli iller arasına alınması sanayinin
gelişmesi için yeterli olmamış, tarımsal ürünlerin işlenmesine yönelik
birkaç kamu yatırımı dışında ilde önemli bir yatırım olmamıştır.
Başlıca kamu yatırımları Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) Kars Kombinası ve
Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) Kars Sekmama Mamulleri İşletmesi ile
yem ve çimento fabrikalarıdır. SEK’e bağlı kuruluşta süttozu ve gravyer
peyniri de üretilmektedir. İlde küçük sanayi oldukça yaygındır.
Genellikle küçük atölyelerde tarım araç ve gereci üretimi, oto onarım ve
bakımı ile kaşarpeyniri üretimi ağırlık taşır. Sankamış’ta kış sporlan
ve kayak tesisleri ile Göle’de Karıncadüzü, gene Sarıkamış’ta Soğuksu
orman içi dinlenme yerleri kurulmuştur. İl, yeraltı kaynaklan açısından
zengin değildir.
Kağızman yöresinde kayatuzu, asbest ve magnezit, Sarıkamış yöresinde
Perlit, Tuzluca yöresinde tuğla ve kiremit hammaddesi, ilin çeşitli
kesimlerinde jips yatakları ile madensuyu kaynakları vardır.
Tarih. Kars yöresi, Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarındandır.
Kars’ta ve SSCB’de yapılan araştırmalarda, bu yörede Tarihöncesi
çağlarda da sürekli yerleşme bulunduğunu gösteren höyük ve mağaralara
rastlanmıştır. Susuz ilçesi ile Ani çevresinde, Kağızman’daki
Yazılıkaya ve Kurbanağa Mağarasında Paleolitik Çağa (y. 2 milyon-15 bin
yıl önce), Aras Vadisinde Mezolitik Çağa (y. 15-10 bin yıl önce),
Çıldır Gölündeki Akçakale Adası ile Kur-banağa Mağarası yakınlarında
Neolitik Çağa (IÖ 8000-5500), Ani çevresiyle Azat köyü yakınlarında
Kalkolitik Çağa (İÖ 5500-3500), Kurbanağa Mağarası ..ile ilin çeşitli
yerlerinde Tunç Çağma (İÖ 3500-1000) ait buluntular elde edilmiştir.
Yöre İÖ 9. yüzyılda Urartu egemenliğin-deydi. Urartu kralı II. Sardur
İÖ 8. yüzyılda Sevan Gölünün batısında kalan topraklan aldı. Daha sonra
Kimmer ve İskit istilasına uğrayan yöredeki Urartu egemenliğine Medler
İÖ 560′ta son verdi. İÖ 6. yy’dan başlayarak Yunan yazarları bölgede
“Armenioi” (Ermeni) halkının ve prenslerinin varlığından söz eder. Önce
Medlere bağımlı olan bu prensler Pers yönetimi altında “satrap” görevini
yerine getiriyorlardı. Bu satraplıklardan, önce Orontes hanedanı (İÖ
400-İÖ 200), ardından Artaksias hanedanı (İÖ 200-İÖ 1) oluştu. İÖ 69′da
Artaksias hanedanından II. Tigran’ı yenen Romalılar Araks olarak
adlandırılan bu bölgeyi ele geçirdiler. Roma’nın Araxes Eyaleti olan
yöre, İS 2. yüzyılın sonlarına kadar Romalılarla Partlar arasında el
değiştirdi. 193′te Araks’a egemen olan Arsaklılar(*) 3. yüzyılda
başlayan Sasani üstünlüğüne Roma desteğinde karşı çıktılar. Daha sonra
Sasaniler ile Bizans arasında çekişmeye konu olan yöreye 7. yüzyılda
Arap akınları başladı. Arap egemenliği 7. yüzyıl sonlarından 9. yüzyıla
değin sürdü. Genellikle Arapların denetiminde kurulan Ermeni
yönetimlerinden Bagratlı hanedanının bir kolunun merkezi Ani(*),
öbürünün merkezi ise Kars’tı. Bizanslılar 1045′te bu yöreyi kendilerine
bağladılar. 11. yüzyıl ortalarında Selçuklular yöreye akınlar
düzenleyerek yağmaladılar. Selçuklu yönetiminden sonra Kars ve Ani,
Gürcülerin eline geçti. 1239′da Moğollar bu kentleri yakıp yıktılar.
1356′ya değin süren Moğol egemenliğini Altın Orda Devleti ve
Karakoyunlu yönetimleri izledi. 1387′de Timur’un istilasına uğrayan yöre
daha sonra gene Karakoyunlu egemenliğine girdi. Akkoyunlular ve
Safevilerce de yönetilen Kars, I. Süleyman (Kanuni) tarafından 1534′te
Osmanlı topraklarına katıldı.
Bir görüşe göre adını, İÖ 2. yüzyılın son yansında Dağıstan’dan
gelerek yöreye yerleşen Karsaklılardan alan Kars, 1876 tarihli vilayet
salnamelerine göre Erzurum vilayetine bağlı Kars sancağının merkeziydi.
19. yüzyıl boyunca Ruslann saldın ve kuşatma-lanna uğrayan Kars 1876′da
gene Ruslarca işgal edildi. Ayastefanos Antlaşması’yla (1878) Rusya’ya
bırakıldı. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Rus orduları Kars’tan çekildi.
Brest-Litovsk Antlaşması’yla (3 Mart 1918) gene Osmanlılara bırakılan
Kars’ta Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında Kars Milli İslam
Şurası(*) kuruldu. Elviye-i Selâse’yi(*) işgal eden İngilizler Şura
hükümetini dağıttıktan sonra yöreyi Gürcüler ile Ermenilere bıraktılar.
Kars, Ermeni işgalinden 30 Ekim 1920′de kurtuldu, Moskova ve Kars
antlaşmalarıyla Türkiye sınırlan içinde kaldı.
Kent ve tarihsel yapılar. Kars kenti, adını verdiği platoda ve ilin
orta kesiminde kurulmuştur. Eski bir yerleşme ve sınır kenti olarak
tarih boyunca önem taşıyan Kars’ın çekirdeğini Kars Kalesi oluşturur.
Kalenin çevresinde eski kent, kalenin güneyinde de 19. yüzyıl sonlarında
Rusların kurmaya başladığı yeni kent bulunur. Eski kent, Kars Çayı
üzerindeki Taşköprü ve bu köprüye açılan Su Kapısı’yla batıya, Orta
Kapı’yla da ızgara planlı caddeleri ve taştan büyük binaları olan yeni
kente bağlanır.
Ülkenin batısıyla ulaşım bağlantısını sağlayan kara ve demir yolları
Erzurum’dan geçerek kente gelir. Kent bu karayoluyla Ankara’ya 1.083 km
uzaklıktadır.
1950′de 21.130 olan kent nüfusu düşük bir artış hızıyla 1960′ta
32.141′e, 1970′te 53.338′e, 1980′de 58.799′a ulaşmış, 1985′te de 70 bine
yaklaşmıştır. Önemli bir ticaret merkezi olan kentte doğumevi ile bir
Devlet hastanesi ve bir askeri hastane vardır. Kentteki tek
yükseköğretim kurumu Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Kars Veteriner
Fakültesi’dir.
Kentteki en eski tarihsel yapı Kars Kalesi’dir. Öteki önemli tarihsel
yapılar 16. yüzyılda Kümbet Camisi adıyla camiye dönüştürülen 10.
yüzyıl yapısı Havariler Kilisesi, üçü de 1579′da yapılmış olan Evliya
Camisi, Paşa Sarayı ve Taşköprü’dür. 1963′te Kümbet Camisi’nde açılan
Kars Müzesi’nde, Kars çevresinde ve özellikle Ani kazılarında ele
geçirilen buluntular sergilenmektedir.
Kars Belediyesi 1923′te kurulmuştur.